Kendilerini ilk dinlediğimde 2011’in sonbaharıydı.
Ankara’da ayazda askerlik yapmakta, elektronik aletlerin yasak olması sebebiyle
müzikçalar ve cep telefonu bulunduramadığımız için, sürekli müzik kanalı açıktı
gazinoda. Üç tercih vardı; birincisi Kral TV, ikincisi Power TV, üçüncüsü ise
arabesk müzik çalan, adını sanını bilmediğimiz kanallardı.
Kral TV’de sürekli dönüyordu “Hokkabaz” şarkısı. İlk
dikkatimi çeken sözler: “Birkaç yıllık yorgunluk var ama / Aslında hepsi
bi yana / Çamur ve çirkef bu düzene kalsa / dünyanın çivisi çıkar, içim yanar /
Alemdeki o tek bilene sorsam”
Düzenin ta dibi olan askerliğin içinde “çamur ve
çirkef”i iliklerine kadar hissederken duyduğunuz öfke ve direnci daha
nasıl ifade edebilirdi başka bir şey? Neyse, olanı ne ise olduğu gibi
koyuyordu. Kral TV’de bu sözlerin yer aldığı bir şarkının sürekli dönmesi beni
araştırmaya itti. Tabii nöbetlerden arta kalan ufacık zamanlarda internet
kafeye gidebilirsek o da…
Birkaç ay sonra yeni klibi çıktı Neyse’nin. Bu defa sözler
daha vurucuydu: “Yerim yokmuş bu bahar / Dilim eksik, omuzlarım dar” Şarkının adı “Siyah” idi
O zaman yaşadığınız yarı-tutsaklığı ne anlatabilirdi
başka? Hangi söz içimizdeki özgürlüğün değerini bilmemizi sağlayabilirdi daha
fazla?
Askerde şarkı açıldığında kanal değiştirmeye başlayanla
tartışmalar aldı başını gitti. Benim komünist, tanrıtanımaz olduğumu bildikleri
için korkuyorlardı “sırayı bozmaktan”. Ancak biliyordum ki o sözler
de dokunuyordu hepsine. Kimisine kaybettiği annesini hatırlatıyordu,
soruyorlardı gizliden “yahu şu şarkının adı neydi” diye. Sanki Ahmet Kaya dinlemiyorlar mıydı gizli gizli? Kim
kayıtsız kalabilirdi acıların dillenmesine?
Askerlik bitti, yarı-bağımsız hayatımızı geri kazandık.
Dolayısıyla internette gezinme olanağı arttı. Bu defa Neyse’nin tüm albümünü
dinleme ve geçmişini öğrenme şansım oldu.
Yeşilköylüydüler. Yani bizim topraklardan. Garajlarını
stüdyoya çevirerek başlamışlar bu işlere. Sonunda üretimlerinin karşılığını
“Be the Band” yarışmasında birinci olarak almışlar. Doğuş grubu tüm
olanakları ile “yürü ya Neyse” demiş ardından. Onlar da “legaliteyi istismar” etmekteler.
Devrimciler… Bütün şarkılarında baskılara, sömürüye,
sisteme karşı duruşu koymuşlardı ve grubu oluşturanların geçmişine tek tek
baktığımızda “okumuş çocuklar”dı. “Zayıfın ve ezilenin yanında
olmak gibi de bir duruşumuz” var diyerek aslında durumu açıklıyorlardı.
Yani iyi müzik, iyi bir altyapı, bilinçli bir söz yazımı = Neyse… Sihirli
formül buydu.
Ardından diğer şarkıları dinlemeye başladım. Her şarkıdaki
anlam yüklü sözler vardı, uzunca düşünülerek yazılmış ve düşünmekle birlikte
harekete geçirmeye yarayan sözler. “Aydınlık” ilk şarkıydı: “Beden, mülk, bu
ihanet / Rehber olsun emret, öğret / Bir kurşun askerin elinde / -İçim dışım- /
Kopsun ibret-i alem / Keza eksik ömürlerden kesilmiş -adalet- yetişmez”
Bir devrim için marş yaz, her şarkıdan birer söz alınırdı
bu şarkılardan. Lakin biraz anlayan için bağlantı vardı bazı şarkıların bazı
sözlerinde, sözcüklerin dizilişi belki şarkı içinde bir ahenk yaratıyordu ancak
anlaşılmayı zorlaştırıyordu zaman zaman.
Albümün alternatif çıkış şarkısı olarak düşünülmüş, ancak
hokkabazın tutması ile klibi çok sonralardan çekilen; “Devran”: “o yere
giden herkes perişan / bakarsın döner devran bir zaman” yaşamı anlatan,
sıcak bir şarkıydı.
Seçim oyunları için yazılmış “Yapma Meydan”: “Bir başka
güneşli hoş pazar sabahı / Görünen köy belliyse bu neyin pusulası”…
Artvin’de tutuklanan Soner Torlak’a ithaf edilmiş şarkı sonradan.
Bir Taksim-Gezi şarkısı olabilecek; “Neyin Var”: “Neyin
var. Neyin var / Kaybedecek neyin var / Sesinden başka neyin var” Komünist
Manifestoyu bestelesek, eminim Karl Marks da bu sözleri seçerdi. Taksim-Gezi
isyanından bahsetmişken, kendileri
isyan akşamı konserlerini iptal etmiştir dinleyicilerini isyana davet ederek.
Albümde bir sıralama yap, en az sevdiğin şarkı hangisidir diye
sorsalar vereceğim cevap; “Kırık”… Lakin albümde tek bir tane kötü şarkı yok,
sadece bu şarkıyı üst üste dinlemeyi tercih etmezdim. Buna rağmen bu şarkıdaki
sözler de son derece özenle dizilmiş: “Düşünemiyorum, Baş edemiyorum / Bir
tek ayna var, o da seninki / Hafızam beyaz, misafir olsam / Sonu masal kadar
yumuşak olsa”
En çok beğendiğim şarkıya gelecektim, ancak burada
birbirinden ayıramadığım iki şarkı bulunmakta. İkisi de bir insanın bir insana
olan bağlılığını belirttiğinden belki de bu beğeni. Çünkü günümüzde güven, en
az bulunan mücevher. Yanılmıyorsam önce “Uzak” geldi kulağıma, ilk onu dinledim:
“Dur, uzak durma / Yeter ki bir sor bana / Hiç yakın sanmam / Bu mesafe
yeter bana” Vokal Selim arkadaşın şarkıya kattığı yorum da insanın içinde
uyanan duygulara dinleyenin daha fazla katılmasını sağlamakta.
Ve sonra da “Söz”: “Söz ver düşüne yoldaş olayım /
Hüzn-ü halimi aleme sayayım / Söz ver, bu ömür sözünle yaşanmamış olmaz”
bu şarkının bendeki anlamı ve önemi üzerine daha fazla şey yazarım da, bir ara
yazarım. Çünkü “Söz” anlatmaktan çok yaşanması gereken ve güveni
tarif eden bir şarkı…
Son olarak, yeni albümleri geliyor. 5 senedir bekliyoruz heyecanla. Bir defa ah etmedik,
konserlerine gittik. Kayıtların sona erdiği haberleri yayılıyor. Bekleyip
göreceğiz.